NEVZAT ÖYLEK nevzatoylek@gmail.com

Yazarın Özgeçmişi

1978 yılında Bingöl’de doğdu. İlk ve ortaöğrenimini Bingöl’de tamamladı. Gazi Üniversitesi Eğitim Fakültesinden 1999 yılında mezun oldu. Meslek hayatına 1999 yılında Arakonak İlköğretim Okulunda öğretmen olarak başladı.Bingöl merkez ve Solhan ilçesinde, Ankara’nın Altındağ, Sincan ve Ayaş ilçelerinde muhtelif kurumlarda öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. 2012 yılında Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi Kamu Yönetimi Bölümünden, 2013 yılında Ahmet Yesevi Üniversitesi Ekonomi Fakültesi Yerel Yönetimler Bölümü Yüksek Lisans Programından, 2015 yılında Anadolu Üniversitesi Medya ve İletişim Bölümünden, 2016 yılında Çankaya Üniversitesi İnsan Kaynakları Yönetimi yüksek lisans programından mezun oldu. Türkiye Ulusal Ajans Danışma Kurulu Üyeliği, Mesleki Yeterlilik Kurumu (MYK) Türkiye Yeterlilik Çerçevesi Kurul Üyeliği, Mesleki ve Teknik Eğitim Strateji Belgesi Değerlendirme Kurulu Üyeliği görevlerini yürüttü. Katıldığı birçok hizmet içi eğitimin yanı sıra, Başbakanlık Etik Kurulu Etik Eğiticiliği, Voleybol Hakemliği, Adalet Bakanlığı Uzlaştırmacılık ve Bilirkişilik sertifikalarına sahiptir. Birçok sivil toplum kuruluşunda gönüllü olarak çalışan Öylek, hâlen Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen olarak görev yapmaktadır.


Diğer Yazıları

NEVZAT ÖYLEK nevzatoylek@gmail.com

KALBURÜSTÜ ZEVATIN GAZZE İMTİHANI

08 Nisan 2024 Pazartesi 10:12

Filistin'de yaşanan zulüm, Amerika ve Avrupa kıtasındaki birçok ülkede bir vicdani uyanışa vesile oldu.

Dünya korkunç bir değer yozlaşmasına doğru giderken her şeye rağmen "insan kalmanın" mümkün olduğunu gösteren kitlelerin varlığı hepimizin umudunu yeşertti.

Dünyanın dört bir yanından aktivistler, mazlumlardan yana olduklarını göstermek ve yaşanan zulme dikkat çekmek için canlarını tehlikeye atarak hatta feda ederek yaptıkları protestolarla büyük bir uyanış, diriliş ve direniş başlattılar.

Vicdanlarının sesine kulak vererek, insani bir gaye için toplanıp eylem ve protestolarıyla ses getiren aktivistler büyük protestolarla, Filistin'de yaşanan zulme karşı çıkmanın insanlıklarının gereği olduğunu, İsrail'in vahşi bir terör devleti, Siyonizm’in ise dünya için çok tehlikeli bir ideoloji olduğu gerçeğini toplumlarına anlatmayı başardılar.

Ancak dünya halklarının duyarlılığının aksine ülkemizde durum çok farklı.

Bizde hâlâ Hamas'a terör örgütü diyen bir ana muhalefet, Coco Cola'yı iftar sofrasından eksik etmeyen dindarlar, boykot çağrısına Starbucks'da kahve keyfini kaçırdığı içi tepki gösteren  konformistler, parçalanmış on binlerce çocuk cesedi umurunda olmayan aydınlar, en ağır silahlarla ve aç, susuz, ilaçsız bırakılarak yok edilen bir halkın yaşadıklarının görmezlikten gelen sivil toplum kuruluşları var.

Maalesef eylem ve protestolarla toplumsal duyarlılığı canlı tutması beklenen,  sanatçıların, sporcuların, siyasetçiler, sivil toplum kuruluşu yöneticilerinin, gazetecilerin, kamu bürokrasisinin eski ve yeni yöneticilerinin üzerindeki ölü toprağı ve duyarsızlık insanı hayretler içerinde bırakıyor.

Herkes kendi kabuğunda, kendi fildişi kulesinde, kendi mutlu dünyasında yaşıyor.

Sosyal medyada önümüze gelen dayanılmaz görüntüleri hızlıca kaydırıp duyarsızlığımızla yüzleşmek istemiyoruz.

Konserlerde, maçlarda, toplantı ve etkinliklerde yaşanan vahşete ilişkin küçük bir hatırlatma, bir destek ve duyarlılık çağrısında bulunmuyoruz.

Sosyal medya hesaplarımızda çiçek-böcek paylaşımlarıyla insancıllığımızı göstermeye çalışırken Gazze'deki drama ilişkin insanlığımıza delalet edecek bir tanecik paylaşımınız yok.

İnsanlığa karşı işlenen bu suça doğrudan veya dolaylı destek veren firmaların ürünlerini almama, onların can damarı olan ekonomik desteği kesme konusundaki kampanyaları bırakın desteklemeyi, hiç ummadığımız insanlardan bu çabaları değersizleştiren tavırlar görüyoruz.

Bu duyarsızlığın en somut halini Türkiye’nin Başkenti, siyaset ve bürokrasinin, uluslararası ilişkilerin, diplomasi ve lobi faaliyetlerinin merkezi Ankara'da görmek mümkün.

7 Ekim saldırılarının ardından Ankara'daki sivil toplum kuruluşlarının katılımıyla Ankara Filistin Dayanışma Platformu oluşturuldu.

Platform, beraber hareket etmesi çok kolay olmadığı düşünülen kuruluşları ortak bir hassasiyet paydasında bir araya getirdi. Çok sesliliğin, çok başlılığa sebep olmasına fırsat vermeden bir işi başarmanın ve sürdürmenin mayasının "halis niyet ve samimi gayret" olduğunu gösteren bu platform Anadolu'dan paramparça haldeki dünya Müslümanlarına, ete kemiğe bürünmüş bir vahdet mesajı niteliğinde.

Bu platformun yaptığı 100'ü aşkın açıklama, eylem, protesto, yürüyüş ve miting etkinliği oldu.

Platformun faaliyetlerinin her biri ortak aklın ürünü, itidalli ama cesur ve iddialı mesajlar içeren etkinlikler.

Fakat gelin görün ki bu etkinliklerde az önce saydığımız seçkin, kalburüstü, tuzu kuru gruplardan katılım yok denecek kadar az.

Maalesef Müslüman elitler Gazze imtihanı geçemediler.

Onların haftanın bir gününde, bir saatlerini ayırıp yaşanan zulme karşı tepkilerini göstermekten daha önemli işleri var.

Bir sloganı coşkuyla atmak onların karizmasına zarar verir.

Salaş kıyafetli bir esnafla omuz omuza yürümek onların klâsını sarsar.

Bir cuma çıkışı eylemi, bir sabah namazı duası veya bir protestoya katılmak, onlar için deşarj olmaktan ibaret faydasız, banal eylemler.

İsrail ve ABD'nin azgınlığından ziyade İslami hassasiyete sahip olduğunu zannettiğimiz kültür, sanat, spor, siyaset, bürokrasi, akademi, iş ve sivil toplum kuruluşu dünyasına mensup zevatın bu duyarsızlığı insanı ürkütüyor.

YORUMUNUZU YAZIN ...
Farklı olanı seçin:
# # # # # #
Aslıhan Atuğ
Kaleminize sağlık👏 zalimler için yaşasın cehennem 🤲